Kalp çakrası sevgi enerjisiyle ilişkilidir. Bu nedenle sevgiyle ilgili semboller kalp şeklindedir. İslamda da bir çakra vardır. “Gönül gözü” olarak adlandırılan bu merkez yine kalp çakrasıdır.

Sembolü: On iki yapraklı lotus
Renk: Yeşil ve pembe
ilgili element: Hava
Duyu: Dokunma
Ses: “Haaa!”, fa notası, piyano sesi, rüzgâr sesi, çanak sesi
Koku: Gülyağı
Taşlar: Kızıl kuvars, turnalin, zümrüt, yeşim taşı
Bedende ilgili yerler: Kalp, sırtın yukarısı, göğüs ve göğüs boşluğu, ciğerlerin alt kısmı, deri ve dolaşım sistemi
İlgili salgı bezi: Timüs bezi

4. Çakra (Kalp Çakrası)

Cennetin kapısı olarak da tarif edilen bu merkez, koşulsuz sevgi, ilahi olanı hissedebilmek, kabul ve yeniliğe açık olmakla ilgili olup aynı zamanda dişil prensiple çalışır.

Kalp çakrası, sevildiğini hissedebilme merkezidir. Sevgiyi alma, sevgiyle kabulde olma ve huzurlu hissetmeyi sağlar. Insan sevildiğini hissettikçe, sevgisini daha çok gösterir.

Buradaki sevgi kaynağı ilahi olandan akar. Kişi, Yaradan ile olan bağını burada tam olarak açar veya açamaz.

Açamadığında olayları kolayca kabul edemeyen, sevildiğini hissetmediği için kendi sevgisini aktaramayan biri olarak görünür.

İnsanın merhamet sahibi veya zalim olup olmayacağı bu merkezde belirlenir.

Hayatı ve olanı sevgiyle kabul edenlerin kalp çakraları açıktır. Sürekli itiraz içinde olanlar, ama ve fakat ifadelerini kullananlar, ilahi sistemi sorgulayan, kimseye güvenemeyen, aceleci, telaşlı kişiler, kalp çakralarında tıkanıklar yaşıyorlardır.

Kalp çakrası tıkanmaya başladığında, timüs bezi küçülmeye, göğüs daralmaya başlar. Bu yüzden Anadolu’da ani üzüntü veya şoklarda timüs bezinin, yani kalp merkezinin üzerine yumrukla vurulduğu çokça görülür.

Timüs bezini uyararak, oradaki darlığı açabilmek için darbeler kullanılır.

Sevgiye ve sevilmeye kendini kapatanların kalp gözleri de kapanır. Kalp gözünün kapısı kabul ile sadece içeriden açılabilir.

Geçmişten getirilenler, eski bilgiler, ezberler ve rutinler, bu kapının önündeki engellerdir.

Kalp kapısının önündeki en ciddi sorunlardan biri “Biliyorum!” ifadesini sürekli kullanmaktır.

Her şeyi bildiğini zanneden ve sürekli “Ben onu biliyorum!” diyenler, kalbinin kapılarını kapatmak istiyorlardır.

Bir halin veya olayın kabulü insana ferahlık verir. Bu ferahlığın diğer adı huzurdur. Yani kalp gözünün açılması, huzura açılan kapıdır.

Kaynak: Ünal Güner ( Güzellik Tohumu )